Call of Duty 3 Tam Çözüm

CoD Serisi'nin en iyi oyunlarından Call of Duty 3'ün kısmen de olsa tam çözümünü yapacağız arkadaşlar. Oyunseverlerin belki de en çok sevdiği işlerden birisi kesinlikle nostalji yapmak.
Tabi benimde öyle. Özellikle eski PS2 konsolumdaki unutulmaz oyunlarım için neden nostalji yapmayayım diye düşündüm ve bu yazıyı yazmaya karar verdim.
Nostalji olarak bugün unutamadığım savaş oyunlarında belki de daha üzerine gelmez dediğim bir oyun ‘Call of Duty 3’. Yanında ek olanlardan falan değil. Dünya savaşı serisinin 3. olanı ve 2. Dünya Savaşını konu alan o eşsiz hikayesi ve görevleri adeta beni kendimden geçiren bir oyundu.
Call of Duty 3: Bir Kardeşlik Hikayesi...
13 yaşında PS2’min yeni geldiği dönemde Nascar, Winning Eleven 10’la birlikte aldığım oyunlardan olan Call of Duty aslında bana çok çektirdi. Bildiğiniz üzere Call of Duty’lerde eğitim sahneleri meşhurdu. 13 yaşındasınız, İngilizceniz yok seviyesinde ve +13 bir oyun oynuyorsunuz. Tam sınırda olduğum yıllarda eğitim sahnesini geçmek benim için bir tür eziyetti. Oynamak istediğim fakat bir türlü olayın savaş moduna giremediğim oyun bende bir bıkkınlık yaratmıştı.
Ancak pes etmedim ve biraz da şans yardımı ile eğitimi tamamladım. McCullin adındaki manga birliğimizin başı diyeyim efsane bir kamyon konuşmasına şahit oluyoruz. Tabi oyunda farklı cepheler var.
Ana karakterimiz o askeri kamyondaki Amerikalı Nichols. Kamyon konuşmasında motive edici seslerin ardından yola çıkıyorsunuz. Bu arada hatırlatayım Call of Duty 3 oyunu 2. Dünya Savaşı'nda geçiyor ve düşmanlarınız bol sayıda Nazi.
Her neyse, kamyon bir tank ya da hava saldırısına uğrayım S.T. Lo adlı bir bölgenin duvarlarına düşüyor. Size yardım etmeye çalışan arkadaşlarınız kafasından amansızca vurularak yere seriliyor.
Şehire girmeden ekibiniz belli. Nichols, Leroy Huxley adında bereli bir abimiz (shotgun iyi kullanır) Mike Dixon, Frank McCullin ve duvarın başında tanıştığımız sırtında kocaman bir telefon çantası taşıyan ve iletişimi sağlayan Salvatore Guzzo.
Amerikan birliğindeki ekibimiz bu yönde. Aslında en duygusal olayların geçtiği bölümde bu bölüm. Birçok cephede savaşıyorsunuz. Oyunda farklı cephelerde farklı isimlerde farklı silah arkadaşlarınız bulunuyor.
Saint Lo bölümünden sonra aynı ekiple birlikte The Island’da adayı kontrol eden büyük top silahlarının olduğu tepeye ilerliyorsunuz. Yıkılmış evler tehlikeli köprüler, mevziler kum torbaları ve ölü inekler. Ardından ilk cephe değişikliğine gidiyorsunuz.
Bu sefer adınız Doyle. Bir ingiliz birliğisiniz ve sanıyorsam şehri koruyan Fransızlar benim dilimle Kuvâ-yi Milliyecilerle birlikten Nazilerin haklarından gelmeye başlıyorsunuz. 3. bölümün adı Night Drop. İngram-Keith ve oyuncu olarak siz tatktik birliksiniz. Pierre Larcohe,Wilkins (sanıyorsam) ve bir kadın olan sanıyorsam Marcel’in manitasıydı Isabelle DuFontaine.
İngiliz ekibimizle uçakla savaş bölgesine giderken uçağımız nazilarin bir bölgede kurmuş olduğu uçak savarlar ile vurulur ve paraşütle aşağıya ineriz. Ağıla benzer bir kulübenin yakınında paraşütle düşeriz. Biz yerden daha kalkamazken Nazi bir askerinde elinde MP40’ı gelip tam bizi öldürecekken Laroche’nin mermisine maruz kalır ve biz kurtuluruz.
Fakat tabi her şey bu kadar kolay değil. Uçak savarları durdurmamız gerekir. Oyunun başında işemekte olan bir gözcü naziyi gizlice öldürerek işe başlarız. Bu ekibimizin özelliği cephede değil gizli şekilde savaşmak ve küçük birliklere karşı.
Bu ekiple oyun sonuna kadar girdiğimiz cepheler; Night Drop, Fuel Plant, Hostage! (son bölümdür bu bölümde meydanda almanların arasında kalırız. Nazileri püskürtmeyi başarsakta İsabelle’ ölür ve sevgilisi İsabelle için yaş döker).
Diğer ekip ise benim tarzları bakımından hoşuma giden ekip. Cole adında oynuyorsunuz bir nevi çamurda sürünen komando tarzı bir ekipsiniz. Takım arkadaşlarınız; Peterson, Baron,Callard,Robiechauld.
Bu ekip ayrı bir hoşuma giden adeta geçtiği yerleri yakıp yıkabilen bir ekipti. Bu arkadaşlarla birlikte çarpıştığımız cepheler; Falaise Road, Laison River, The Corridor of Death (bu bölümde sanırsam Callard bomba kurarken ölüyor).
Son ekibimiz ise en çok kafa dengi bulduğum ve bir bölümünü tamamen tanklarla oynadığımız Balkan-Slav karışımı Avrupalılar. Burada isminiz Bohater. Jakowicz, Kowalski, Rudinski ve Ulan.
Tabi bunlar Black Baron adlı tank bölümünde karşımıza çıkıyor. Oyunun final cephesinden bir öncekinde yani The Mace’de ortalık baya karışıyor. Bahsettiğim iki cephe bu ekiple yapacağımız tüm savaşlar. The Mace korkutucu havası ve zorluğu ile beni irkmişti. Burada da birileri ölüyordu fakat hatırlayamıyorum.
Ve evet yazının başında anlattığım oyunun ana ekibi. Saint Lo,Island cephelerinden sonra Mayenne Bridge adlı cephede belki oyunun en güzel şehir savaşlarından birini veriyoruz. Tankların üzerinde başladığımız savaş bizi çok güzel eski yapı saraylarda karşılıyor. Ardından bir kayığa binip şehrin karşısına geçiyoruz. Bu oyunda belki en çok zorlandığım bölüm.
Analog tuşlarını iyi çeviremediğim için bir türlü kayık ilerlemiyordu ve sonumuz hüsran oluyordu. Her neyse McCullin bu bölümün sonunda torpillere patlayıcı kurarken ölüyor ve Dixon’un kollarınsa son sözlerini söyleyerek yetkiyi ona devrediyor.
Bu ana ekip ile birlikte sıradan; Saint Lo, Island, Mayenne Bridge,The Forest, The Crossroads ve son olarak oyunun finali olan “Chambois” adlı bölüm ile savaşı bitiriyoruz.
The Forest bir ormanda geçiyor ve Dixon’un başımızda olduğu ilk savaş. Ardından Crossroads’da zorlu bir savaş veriyoruz. Yıkık dökük binalar bıçak ustası Almanlar vurulan takım arkadaşlarımız derken en son bar tarzı bir yerde direnip savaşı kazanıyoruz.
Oyunda normalde bizim ekibin işi bitmiş gözüküyor fakat Guzzo aracılığı ile üstlerden gelen bir telefon ile Dixon’a Chambois’de ön saflarda olacağımız bilgisi geliyor.
Bu son bölüm belkide oyunun en duygusal bölümüydü. Dixon sırtından vurularak yere düşüyor. Guzzo onu sırtında taşıyarak savaş alanından çıkartıyor tabi onları biz koruyoruz.Ve Dixon büyük bir duygusal konuşmanın ardından ölüyor.
Oyun bittikten sonra müttefik birlikler Paris’e giriyor. Bu arada oyunun başında belirtmeyi unutmuşum ilk başta Alman askerinin Paris’e girildiği gösteriyor. Sonunda ise müttefikler Paris’e giriyor. Oyunun sonunda eve dönerken askeri kamyonda bu seer duygusal konuşmaya yapan isim Guzzo oluyor. Ve oyunumuz bitiyor.
Beni belki de ilk oynadığım 2. Dünya Savaşı Oyunu olduğu için aradan yıllar geçse de hala unutamadığım bir oyundur. Mekan açısından tam bir İkinci Dünya Savaşı o bir gerçek. Silahların patlayıcıların gerçekçiliği adeta gözlerimi kamaştırıyordu.
Şimdi bana CoD’un en güzel oyununu getirseniz bile ben asla Call of Duty‘3den vazgeçmem. Konsolomun göz bebeği olan Call of Duty PS2'min bozulmasının ardından maalesef tarihe karışmış oldu. Call of Duty 3 İnceleme yazımızı okumak isterseniz bağlantıda bulabilirsiniz, iyi oyunlar.
- 39 Forumlar
- 881 Konular
- 7,898 Gönderiler
- 69 Çevrimiçi
- 2,061 Üyeler